Ahmet Tarık Duman, Ebrar Kılınç, Ender Can, Esra Fıstık,
İmran Caner, İrem Ekim Demir, M. Tahir Akkurt, Sema Ceylan, Sinejan Elif KuÅŸhan, Ulvi Göktürk Çetin, Yaren Merve Düzgün, Zeynep Dildar Gürcan
​
Curators: Mert Çağıl Türkay & Volkan Kızıltunç
​
KüratörlüÄŸünü Mert Çağıl Türkay ve Volkan Kızıltunç’un üstlendiÄŸi ‘’FRESH’’ sergisi, 10 Aralık 2022 ile 08 Ocak 2023 tarihleri arasında “ NOKS Art Space’de izlenebilir.
10 Aralık- 8 Ocak 2023
FRESH, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi FotoÄŸraf Bölümü’nde
öÄŸrenimine devam eden öÄŸrencilerin birbirleri arasındaki iletiÅŸimi kuvvetlendirmek, deÄŸiÅŸen ve
dönüÅŸen kavramlar ışığındaki sanat üretimlerini ve görünürlüklerini artırmak, çaÄŸdaÅŸ sanat ortamı
ile kurumsal olmayan organik iliÅŸkilerini geliÅŸtirmeyi amaçlayan bir sergidir. Atölye çalışmaları ve projelere ev sahipliÄŸi yapan bağımsız bir sanat mekanı olan NOKS, FRESH sergisiyle iÅŸbirliÄŸine açık, deneysel üretim yöntemleri üzerine çalışan genç sanatçıların yeni yönelimleri denedikleri bir laboratuar haline dönüÅŸüyor. FRESH sanatçıların imgeye olan güncel yaklaşımları ve yerleÅŸtirmeleri
eÅŸliÄŸinde fotoÄŸrafın geleneksel yapısını kıran yorumlarıyla izleyiciyi farklı sergileme biçimleri ile
yenilikçi bir yolculuÄŸa davet ediyor ve fotoÄŸrafı, salt bir perspektiften ziyade etrafında gezilebilen, temas edilebilen, gözlemlenen bir deneyim unsuru haline getirmeye çalışıyor.
​
Ahmet Tarık Duman, Ebrar Kılınç, Ender Can, Esra Fıstık,
İmran Caner, İrem Ekim Demir, M. Tahir Akkurt, Sema Ceylan, Sinejan Elif KuÅŸhan, Ulvi Göktürk Çetin, Yaren Merve Düzgün, Zeynep Dildar Gürcan
​
Curators: Mert Çağıl Türkay & Volkan Kızıltunç
​
KüratörlüÄŸünü Mert Çağıl Türkay ve Volkan Kızıltunç’un üstlendiÄŸi ‘’FRESH’’ sergisi, 10 Aralık 2022 ile 08 Ocak 2023 tarihleri arasında “ NOKS Art Space’de izlenebilir.
10 Aralık- 8 Ocak 2023
FRESH, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi FotoÄŸraf Bölümü’nde
öÄŸrenimine devam eden öÄŸrencilerin birbirleri arasındaki iletiÅŸimi kuvvetlendirmek, deÄŸiÅŸen ve
dönüÅŸen kavramlar ışığındaki sanat üretimlerini ve görünürlüklerini artırmak, çaÄŸdaÅŸ sanat ortamı
ile kurumsal olmayan organik iliÅŸkilerini geliÅŸtirmeyi amaçlayan bir sergidir. Atölye çalışmaları ve projelere ev sahipliÄŸi yapan bağımsız bir sanat mekanı olan NOKS, FRESH sergisiyle iÅŸbirliÄŸine açık, deneysel üretim yöntemleri üzerine çalışan genç sanatçıların yeni yönelimleri denedikleri bir laboratuar haline dönüÅŸüyor. FRESH sanatçıların imgeye olan güncel yaklaşımları ve yerleÅŸtirmeleri
eÅŸliÄŸinde fotoÄŸrafın geleneksel yapısını kıran yorumlarıyla izleyiciyi farklı sergileme biçimleri ile
yenilikçi bir yolculuÄŸa davet ediyor ve fotoÄŸrafı, salt bir perspektiften ziyade etrafında gezilebilen, temas edilebilen, gözlemlenen bir deneyim unsuru haline getirmeye çalışıyor.
​

THE SEER
​
25.09.2025 16.11.2025
Perceived time is fluid; sometimes it passes by, sometimes it never passes at all. Einstein's theory of general relativity has already taught us that time actually flows, that it is inherently fluid. At the center of Volkan Kızıltunç's art lies precisely this concept of time and its inherent fluidity.
​
Focusing his conceptual research on the technological possibilities of visual media such as photography, film, and video, Kızıltunç creates works that reference both the fluidity of time and medium. The artist asks his subjects to look directly into the camera and pose for the photograph, achieving this through large format analog cameras that offer near-perfect lens quality and allow for the depth of detail.
​
It is evident how intensely the artist's mind focuses on this tool's effect on subjectivity and memory. While raising unconventional new question(s) about the politics of the act of viewing, Kızıltunç reveals the most personal, intimate, and private relationships established through images. As a "see/er" who has grasped that everyone has their own sonder—meaning "the realization that a random stranger passing by lives a life as vivid and complex as [our] own"—Kızıltunç shares this awareness with us from behind his lens.
​
THE SEER / GÖR/ÜCÜ
Volkan Kızıltunç’un sergisi, izleyiciyi ilk anda sessizlikle karşılıyor. Açıklama yok, yönlendirme yok. Sanatçı, izleyicinin yalnızca bakmasını deÄŸil, hissetmesini istiyor. Sergi boyunca görülen her portre, her röntgen filmi bir soru iÅŸareti gibi asılı duruyor: Bu görüntü kime ait? Bu beden kimin? Bu hikâye bana ne anlatıyor?
İzleyici burada sadece bakmaz, aynı zamanda tanık olur. Kızıltunç’un figürleri izlenmekten çok, izleyene bakar gibidir. Bu karşılıklı bakışta bir baÄŸ kurulur — belirsiz ama güçlü bir etkileÅŸim alanı.
Sergide kullanılan büyük format analog kamera, yavaÅŸ ve özenli bir üretim süreci gerektiriyor. Bu teknik, sadece görüntüleri deÄŸil, onları üretme biçimini de görünür kılıyor. Kızıltunç için fotoÄŸraf çekmek, neredeyse bir cerrahın ameliyat yapması kadar dikkat ve deneyim ister; çünkü burada mesele sadece görüntü üretmek deÄŸil, bir düÅŸünme biçimi yaratmaktır.
Röntgen görüntüleri ise geçmiÅŸte tıbbi belgelerdi; ÅŸimdi, portrelerin yanına yerleÅŸtirilerek yeni anlamlar kazanıyorlar. Bu görüntüler zamanında bir teÅŸhis, bir kayıt, bir arÅŸiv parçasıydı. Ama ÅŸimdi izleyicinin sezgisiyle yeniden canlanıyorlar — tanı olmaktan çıkıp çaÄŸrışıma dönüÅŸüyorlar.
Burada Michel Foucault’nun KliniÄŸin DoÄŸuÅŸu’nda anlattığı “klinik bakış” kavramı devreye giriyor. Foucault’ya göre modern tıbbın geliÅŸimiyle birlikte beden artık sadece tedavi edilen bir ÅŸey deÄŸildir; aynı zamanda gözlenen, sınıflandırılan ve belgelenen bir nesneye dönüÅŸmüÅŸtür. Görmek artık sadece görmek deÄŸildir; bilmek ve kontrol etmek anlamına gelir.
Röntgen, bu sistemin neredeyse kusursuz bir örneÄŸidir: bedeni içinden gösterir ama bu gösterimle birlikte özneyi silikleÅŸtirir. Kimin bedenine baktığımız belirsizleÅŸir; insan bir veriye, bir filme, bir tanıya dönüÅŸür. Sergideki röntgen görüntülerinin hikâyesi ise baÅŸka bir katmana iÅŸaret eder. Bu görüntüler zamanında sanatsal bir niyetle çekilmemiÅŸtir; Bu görüntüler zamanında bir teÅŸhis, bir kayıt, bir arÅŸiv parçasıydı.Ancak bir sanatçı bu görüntüyü alıp, baÅŸka bir imgenin yanına koyduÄŸunda, yeni bir anlam alanı doÄŸar. İşte tam bu noktada, belge sanat olur. Nesnel olan öznel bir anlatıya dönüÅŸür.
Kızıltunç’un sergisinde ise bu sistem bozulur. Röntgen görüntüsü, artık bir vaka deÄŸil; bir hikâyenin parçasıdır.
Bu dönüÅŸümün arkasında sanatçının kiÅŸisel tarihi de vardır: Sanatçının babası bir radyologdur. ÇocukluÄŸu boyunca lightbox’larda röntgen filmlerini izleyerek büyümüÅŸ, o karanlık alanların içindeki estetik düzeni fark etmiÅŸtir.
Bu sergi, hem teknikle estetiÄŸin çarpışmasını, hem de belleÄŸin imgelerle kurduÄŸu duygusal iliÅŸkileri inceler. Negatif ile pozitifin, bedenle iç organların, dış görünüÅŸ ile içsel kırılganlığın yan yana geldiÄŸi bu fotoÄŸrafik anlatı, izleyiciyi sadece görmekle deÄŸil, “hissetmekle” de baÅŸ baÅŸa bırakır.
Her izleyici, kendi geçmiÅŸiyle, belleÄŸiyle, duygularıyla bu görüntülere baÅŸka bir anlam yükler. Sanatçının amacı da tam olarak bu: Herkesin farklı bir ÅŸey hissetmesi. Çünkü fotoÄŸraflar bazen konuÅŸmaz ama dinlenmek ister. "Görmek" bu sergide bilgi üretmek deÄŸil, hissetmektir. Kızıltunç’un kamerası bir makine deÄŸil; içe bakan, sezgisel bir aygıta dönüÅŸüyor. Bizi bir görüntünün içine deÄŸil, o görüntünün yankısına davet ediyor.
​
S. Elvan Ekren


